10 Şubat 2016 Çarşamba

onu neden yazıyordum.






Sadece, yine sarsıntılı bir yolculuk olan kaldığım yer ile üniversite arasında geçirdiğim yolculukta her kavisde ve hız değişiminde direksiyonun dönüşleri gibi beynimin içinde dönen ve kafa tasıma çarpıp duyan şeyleri yazmak değil,
yaşadığım kopuklukları bazen aynı insana veya duruma bazen de kısa süre akan zamana göre aşağı ve yukarı tırmanan duygu ve bunun yarattığı değişken yaşam modlarımı yargılamayı bırakmam da bu yazının kalemlerinden biri. 

29 Ocak 2016 Cuma

Su Sorrow Here Now 29

                             
sana ulaşmaya çalışıyorum, rüzgara karşı,
farkım kalmadı ağaca konmaya çalışan bir kuştan,
yıllar geçiyor aynı yerdeyiz hala,
ne senin dalların yetişebildi bana
ne de benim kanatlarım çırpındı daha güçlü,
sana ulaşabilmek için.
aksine yaprak döküşünü izlemek zorunda kaldı gözlerim,
hiç bir şey yapamadan.
okyanusa ulaştı yağmur suları.
kuş hala kanat çırpıyor.

23 Ocak 2016 Cumartesi

forever 64

genç kalmak istiyorum, ya da yaşlanmamak.
genç olarak yaşayacağım burada ya da başka bir yerde,
ama asla yaşlanmayacağım.
senin de yaşlandığını görmeyeceğim.
belinle beraber içinde taşıdığın çiçeğin solduğunu
ya da vücudunun kendini bitirmesini
görmeyeceğim.
her şeyi herkesi genç olarak hatırlayacağım,
olması gerektiği gibi.

Her bir yaşlı insanı gördüğümde
tekrar ve daha şiddetli hissettiğim bu düşünce
artık tek gayeme dönüşüyor
genç kalmak.
genç kalmak istiyorum, ya da yaşlanmamak.
genç olarak yaşayacağım burada ya da başka bir yerde,
ama asla yaşlanmayacağım.
senin de yaşlandığını görmeyeceğim.



21 Ocak 2016 Perşembe

rigby 13

yollar kalabalıklaşıyor.....kimsenin umurunda değil.
bu kadar insan nereden geliyor,
şu yalnız insanlara bak.....hiçbiri umurumda değil.
yanlarında taşıdıkları surat çantaları da.

gök kararıyor.... bulutların umurunda değil.
bu karanlık nereden geliyor,
şu ağlayanlara bak.....hiçbiri umurumda değil.
ıslanmaya başlayan yollarda.

yollar ıslanıyor.....balıkların umurunda değil.
bu kadar su nereden geliyor,
şu kaçanlara bak.....hiçbiri umurumda değil.
sığındıkları binalarda.

her yer aydınlanıyor....tanrının umurunda değil.
bu kadar ışık nereden geliyor,
şu ölülere bak....hiçbiri umurumda değil.
götürdükleri hatıralar da.

dünyam sessizleşiyor....kulakların umurunda değil.
bu sakinlik nereden geliyor,
şu düşüncelere bak....hiçbiri umurumda değil.
ait oldukları beyinlerde.

kanatlarım kopuyor....kuşların umurunda değil.
bu korku nereden geliyor,
şu yerdeki kemiklere bak....hiçbiri umurumda değil.
geride bıraktığım hayallerimde.


30 Kasım 2015 Pazartesi

Hayatta yine de yaşanacak güzel şeyler var dimi?

Ağlamak istiyorum, ağlamamış biri olmasam ağlardım herhalde. Çocukken annemin terliklerinden sonra gelen ağlamalardan bahsetmiyorum tabi ki. Duygusal doruğa ulaşıldığında hissettiğin o boğulma hissinden bahsediyorum. Büyük konuşmamak lazım ilerde neler yaşayacağımı ön göremiyorum ama hiç bir insanın da beni ağlatacak kadar etkileyeceğini sanmıyorum. Etkileniyorum insanlardan tabi ki ama ağlamak çok üst bir şey benim için. Zaten insanlar sorun değil de hayvanlarla başa çıkamıyorum. Orta okul zamanlarımda yürürken farkında olmadan korkuttuğum köpek, o nasıl bakıştı be oğlum. Gözlerin kovalıyor lan orta okul geçti, lise bitti, üniversitede hala bana bakmaya devam ediyorsun. Daha seninle rahata ermemişken birde bu kedi girdi işin içine. Tek suçum gece telefon görüşmesi için dışarı çıkmaktı. Aramamın cevaplanmasını beklerken uzaktaki kediye el etmekti ya.



Başını bile okşayamadım be oğlum. Sırtını sıvazladım biraz lan. Niye takip ediyorsun niye ilişiyorsun bana. niye bakıyorsun be oğlum. Her yer bahçe burada, her yer kedi sen niye bana takılacak kadar yalnızsın be. Bu kadar mı sıkıldın ağaçlardan, duvara yanaşmaktan. Dışarıdayız seninle güzel bir yürüyüş yaptık tam yürüyüş de denemez dans desem daha doğru seni ezmeden yürümeye çalışmak daha çok dans gibiydi sağ sol sağ sol. Apartmana girmeye çalışmak ne be oğlum. Doğadan, özgürce gezmekten de mi sıkıldın. Apartmana girmene engel olmaya çalışırken çocukluğumda ki o ana döndüm sanki.  Tam bitti derken, kapının önüne oturup içeri bakmak ne be oğlum, ne garezin var bana. Karanlıktayız zaten beni de göremiyorsun yanlış yere bakıyorsun . neyse yaşananlar yaşandı telafisi yok. kedi kapıda kaldı , köpek de korktuğuyla. Öyle hayvan düşkünü biri değilim ama hayvanların saflıklarına inanıyorum. 10'lu yaşlarımda da Cüneyt Arkın'ın atı öldüğünde gözlerim dolmuştu. Ölümlere istem dışı gülüyorum ama hayvanlara dayanamıyorum. Bende böyle olmuşum yada daha olmamışım.


23 Kasım 2015 Pazartesi

geleceği kaybetmek (23/21/15-48)

Tunusdan kızılaya yürüyorum, arabalara ışıklara aldırış etmeden geçiyorum, yanımdan geçen insanlara bakamıyorum, kaybediyorum hepsini. yoluma devam ediyorum olgunlara doğru giriyorum, bir kaç ucuz kitap bakıyorum 2. yerden alıyorum, diğer kitaplara bakmıyorum, kaybediyorum hepsini. Yoluma devam ediyorum karanfilden çıkıyorum kızılay metrosuna yürüyorum, güven parka uğramıyorum; güvercinleri, kedileri, köpekleri göremiyorum, kaybediyorum hepsini. metroya iniyorum 3. vagondan giriyorum diğer vagonları göremiyorum, kaybediyorum hepsini. Durakları geçiyorum, bekleyen insanları görüyorum, hiçbirine bakamıyorum onlarıda kaybediyorum.




Tunusdan kızılaya yürüyorum, arabalara ışıklara aldırış etmeden limousine-lila dinliyorum vanishing waves'in o sahnesini ve filmi düşünüyorum bunları bildiğim için seviniyorum. Olgunlara doğru giriyorum, bir kaç ucuz kitap bakıyorum 2. yerde kaiken'i görüyorum, alıyorum, rast geldiğim için seviniyorum. Yoluma devam ediyorum karanfilden çıkıyorum kızılay metrosuna yürüyorum, saz çalan dayıyı görüyorum biraz ona kulak veriyorum, paten kayanları, gitar çalanları izliyorum, bunları gördüğüm için seviniyorum. Metroya iniyorum 3.vagondan giriyorum japonların konuşmalarına kulak asıyorum,bir bok bilmediğime karar veriyorum, öğrenmem gerektiğini düşünüyorum. Durakları geçiyorum, odama yaklaşıyorum, rahata ereceğim için seviniyorum.



Demek istediğim insan kendisinin olmayan birşeyi kaybedebilir mi?  iyice dramatikleştirmemi istersen milyarlarca insanı, kitabı, müziği; milyonlarca filmi,; binlerce yeri; yüzlerce dili kaybettim mi? bunun için mi üzülüyorum. yoksa bunlara asla sahip olamayacağım için mi? ona sahip olmamam kaybettiğim anlamına mı gelir?  peki kazandıklarım ne olacak?


Ölüm korkusunun olayı da bumu? sahip olduklarımdan çok sahip olabileceklerimi kaybetme korkusu. Ölen gençe sormak lazım ölürken ailesi için mi ağladı yoksa çocuklarının annesi o güzel dişi için mi?
Belki ilerde 25 yaşında ölmek ile ilgili de konuşuruz.


Not:Bu blogda bu notu barındıran yazılar gelişigüzel yazılmıştır ve hiç bir yazım ve imla kuralına dikkat edilmemiştir.

17 Kasım 2015 Salı

Yeni hayaller kazanmak

Film izlerken genelde kendimi yakın gördüğüm karaktere bağlarım bu kitaplarda da geçerli. Genel amaç da bu zaten kendini orada bulabilmen. Her neyse, şuana kadar değişik şeyler yaşattılar bana; kitaplar, filmler, oyunlar . Bazen ruhsal olarak değişik hallere sokuldum bazen de fiziksel olarak değişim fikrine zorlandım. Şimdi ki kitapla yeni bir şey doğdu içimde . Fakat bu doğum kitapda ki kişilere yada yaşantılara olmadı. Olay örgüsünün pürüsüzce akmasına oldu. İlk kez bir kitabı senaryoya dökmek istiyorum. Kitabın ismi Kaiken , Jean-Christophe Grange tarafından yazıldı. Alın okuyun aynı şeyleri hissedeceğinizi düşünüyorum. Passan'ın ve Naoko'nun adada yaşadıklarını izlemek isteyeceğinizi.




O istediğim resimi yapmanın. yazdığım sözleri bestelemenin , asyayı gezmenin , kendo öğrenmenin ve genç ölmenin  yanına bu kitabı senaryoya dönüştürmeyi de ekledim artık. Belki ilerde 25 yaşında ölmek ile ilgili konuşuruz.


Not:Bu blogda bu notu barındıran yazılar gelişigüzel yazılmıştır ve hiç bir yazım ve imla kuralına dikkat edilmemiştir.